31 Temmuz 2019 Çarşamba

HİKAYE - KARGA BİLAKİ - 1.BÖLÜM TERCÜMESİ

KİTAP: الغراب بلاكي - KARGA BİLAKİ
KONU: 1.Bölümün Tercümesi

KİTABI İNDİR:
https://www.hindawi.org/books/39260479.pdf

1.BÖLÜM TERCÜMELİ PDF İNDİR:
https://drive.google.com/open?id=1vswjOjqawqO4-WTg06kpCVCchVklAiV1

SES KAYDI İNDİR:
https://drive.google.com/open?id=1JyjZN0pDs2TbCPdL_xS6hb1ItHia9-p9
بِلَاكِي  - Karga Bilaki
الفصلُ الأولُ - Birinci Bölüm
الغرابُ بلاكي يُحقِّقُ اكتِشَافًا - Karga Bilaki keşif gerçekleştiriyor

Birinci Paragrafın Tercümesi – ترجمة الفقرة الأولى
دائمًا ما يرى الغرابُ بلاكي أشياءَ لا ينبغِي أنْ يراها، ونتيجةً لذلك يقعُ في مشكلاتٍ لا تنتهي كان يمكنُهُ تجنُّبُها. وهو في هذا يشبهُ ابنَ عمِّه طائرَ السِّنْدِيَانِ سامي؛ فكلاهما يرى أشياءَ كثيرةً لا تعْنيهِ، والأفضلُ له ألّا يراها.
Karga Bilaki daima görmesi gerekmeyen şeyleri görür, sonuç olarak da sakınabileceği halde bitmek bilmeyen sorunlarla başbaşa kalırmış. O, bu açıdan amcasının oğlu (kuzeni) meşe kuşu Sami'ye benzermiş. Çünkü her ikisi de kendilerini ilgilendirmeyen bir çok şeyi görürmüş, en iyisi onları görmemeleri.

İkinci Paragrafın Tercümesi – ترجمة الفقرة الثانية
وجد الغرابُ بلاكي الحياةَ صعبةً؛ إذْ غطَّى الجليدُ المروجَ الخضْراءَ والغابةَ الخضْراءَ، وكَسَتِ الثلوجُ النهرَ الكبيرَ والبرْكةَ الباسِمةَ. فكان عليه أن يُعْمِلَ نظرَهُ الحادَّ بكلِّ ما أوتيَ من قوةٍ ليجدَ ما يسُدُّ جوعَه، وكان مستعدٍّا لأكلِ أيِّ شيءٍ يجدُه في طريقِه. وكثيرًا ما كان يقطعُ مسافاتٍ طويلةً بحثًا عن الطعامِ، ولكنه دائما ما يعودُ ليلًا إلى نفسِ المكانِ في الغابةِ الخضراءِ ليبيتَ ليلتَه بصُحْبَةِ أفرادِ عائلتِه الآخرينَ.
Karga Bilaki hayatı zor buldu; çünkü yeşil ormanları ve yeşil otlakları buz örtmüş, gülümseyen göleti ve büyük nehri karlar kaplamıştı. Açlığına engel olmak için keskin bakışını tüm gücüyle kullanması gerekiyordu, öyle ki yolunda bulacağı herhangi bir şeyi yemeye hazırdı. Sık sık yiyecek aradığı uzun mesafeleri katederdi, ama her zaman diğer aile fertleriyle birlikte gecesini geçirmek için yeşil ormandaki aynı yere dönerdi.

Üçüncü Paragrafın Tercümesi – ترجمة الفقرة الثالثة
فبلاكي يعشقُ الصحبةَ، وخاصةً في الليلِ. وعندما يبدأُ قرصُ الشمسِ الأحمرُ المستديرُ المرحُ في التفكيرِ في سريرِه خلف التلالِ الأرجوانيةِ، فستجد بلاكي يتّجه نحو بُقْعَةٍ بعينِها من الغابةِ الخضراءِ؛ حيث يعرف أنه سيجد جيرانًا من جنسِه. ويقول الأرنبُ بيتر إنّ بلاكي لا يجرؤُ على النومِ بمفردِه؛ لأنّ ضميرَه يُؤَرِّقُه، ولكنّ السنجابَ جاك السعيدَ يقول إنّ بلاكي عديمُ الضميرِ. يمكنكَ أن تصدق ما تشاءُ، وإنْ كنتُ أشُكُّ في أنّ أَيٍّا منهما يعرف الحقيقةَ.
Çünkü Bilaki, sohbete aşık olurmuş, özellikle de geceleyin. Mor tepelerin arkasında yatağında düşüncelerde sevimli yuvarlak kızıl güneşin tabakası (görünmeye) başlayınca Bilakiyi yeşil ormandan kör bir noktaya doğru yönelir bulacaksın, öyle ki kendi cinsinden bir komşu bulacağını bilsin. Tavşan peter, Bilakinin tek başına uyumaya cesaret edemediğini söylüyor, çünkü vicdanı onu uyutmuyormuş, ama mutlu sincap Jack, Bilakinin vicdansız olduğunu söylüyor. Ben onlardan her ikisinin de doğru bildiğinden şüphe duysamda dilediğine inanabilirsin...

Dördüncü Paragrafın Tercümesi – ترجمة الفقرة الرابعة
كما قلتُ سابقا، بلاكي كثيرُ الترحالِ في هذا الوقتِ من العامِ، وأحيانا يأخذه بحثُه عن الطعامِ إلى أماكن نائيةٍ. في أحدِ أيامِ أواخرِ الشتاءِ، طرأتْ على ذهنِه فكرةُ أن يُلْقِيَ نظرةً على ركنٍ معيّنٍ مهجورٍ من الغابةِ الخضراءِ حيث كان الصقرُ أحمر الذيل يعيش في يومٍ من الأيامِ. كان بلاكي يعلم أنّ أحمر الذيل لم يَعُدْ يعيش هناك؛ فقدْ ذهب إلى الجنوبِ في الخريفِ ولن يعودَ حتى يتأكّد من وصول السيّدِ ربيع إلى المروجِ الخضراءِ والغابةِ الخضراءِ.
Önceden dediğim gibi Bilakinin seyahatinin çoğu yılın bu zamanlarındadır, ve bazen yiyecek araması onu uzak mekanlara götürürdü. Kış sonlarının günlerinden birinde aklına yeşil ormandan ıssız, belirli bir köşeye bakış atma fikri geldi öyle ki orada günlerden bir gün kırzıl kuyruklu şahin yaşıyordu. Bilaki artık orada kızıl kuyruklu şahinin yaşamadığını biliyordu, bu yüzden sonbaharda güneye gitmişti, yeşil ormana ve yeşil otlaklara bay ilkbaharın ulaştığından emin olana kadar dönmeyecekti.

Beşinci Paragrafın Tercümesi – ترجمة الفقرة الخامسة
وكعادةِ ذلك الوغدِ الأسودِ، حلّق بلاكي فوق قممِ الأشجارِ، ولمحت عيناه الثاقبتانِ شيئا مثيرا في الأسفلِ؛ فقدْ رأى أمامَه العشَّ القديمَ للصقرِ أحمر الذيل. كان يعرف كلَّ شيءٍ عن هذا العشِّ؛ فقد زاره من قبلُ في غيابِ أحمر الذيل. مع ذلك، ظنّ أنّ الأمرَ ربما كان يستحق زيارةً أخرى؛ فلا يمكنكَ أن تعرفَ أبدا ما يمكن أن تجدَه في المنازلِ القديمةِ وبالطبعِ كان
 بلاكي يعلم يقينا أنّ أحمر الذيل يبعدُ عنه أميالًا — بل مئاتِ الأميالِ — ولذا ليس ثمةَ ما يخشاه منه. ولكنّ بلاكي كان قد تعلّم منذ زمنٍ أنّ أفضلَ شيءٍ هو التأكّدُ من عدمِ وجودِ خطرٍ؛ لذا، عوضا عن أن يتوجّهَ إلى العشِّ القديمِ مباشرةً، حلّق فوق الشجرةِ لكي يستطيعَ أن يرى ما فيها منْ عَلٍ.
O siyah alçak (Bilaki), adet edindiği üzere ağaçların üzerinde süzülerek uçmuş, keskin iki gözü aşağıda etkileyici bir şeyin farkına varmış; önünde kızıl kuyruk şahine ait eski yuvayı görmüştü. Bu yuva hakkındaki her şeyi biliyordu; kızıl kuyruğun yokluğunda daha önce onu ziyaret etmişti, bununla birlikte meselenin başka bir ziyareti daha hakettiğini zannediyordu. Eski evlerde neler bulabileceğini asla bilemezsin, ve tabiki Bilaki kesinlikle kızıl kuyruğun ondan millerce uzak olduğunu biliyordu. – Bilakis hatta yüzlerce mil -… Bu yüzden ondan korkacak bir şey yoktu. Ama Bilaki en iyi şeyin tehlike oluşmadan önce ondan emin olmak gerektiğini bir zamandan itibaren öğrenmişti. Bu yüzden doğrudan eski yuvaya yönelmek yerine yukarıdan orada neyin olduğunu görebilmek için ağacın üzerinde (süzülerek) uçtu.

Altıncı Paragrafın Tercümesi – ترجمة الفقرة السادسة
فورًا رأى بلاكي شيئًا جعله يَشْهَقُ ويطرِفُ بعينيه. كان الشيءُ كبيرًا إلى حدٍّ ما وأبيضَ اللونِ، وكان يشبه… كان يشبه البيضةَ كثيرًا! هل تتعجّب من شهيقِ بلاكي وطرفه بعينيه؟ كان الثلجُ يُغطّي الأرضَ، ولم يكن ثمّةَ ما يشير إلى نِيَّةِ الرياحِ الشماليةِ الباردةِ والصَّقِيعِ العودةَ إلى الشمالِ البعيدِ. طائرٌ يَبِيضُ بيضةً في هذا الوقتِ من العامِ! طار بلاكي إلى شجرةِ صَنَوْبَرٍ عاليةٍ للتفكيرِ في الأمرِ
Bilaki, birden gözlerini kırparak hırlamasını sağlayan bir şey gördü. (Bu) şey beyaz renkli ve epeyce büyüktü, benziyordu… Fazlasıyla yumurtaya benziyordu! Bilaki'nin göz kırparak hırlamasına şaşırıyor musun? Kar yeryüzünü örtüyordu, ayazın ve soğuk kuzey rüzgarının uzak kuzeye dönüş eğilimine işaret eden bir şey yoktu. Yılın bu vaktinde yumurta yumurtlayan kuş! Bilaki, bu meseleyi düşünmek için yüksek bir çam ağacına uçtu.

Yedinci Paragrafın Tercümesi – ترجمة الفقرة السابعة
فكر قائلًا: « لا بدّ أنها كانت مجردَ كتلةٍ صغيرةٍ من الثلجِ. لكنها بدت بيضةً ولا شكَّ. أوُهْ! كم سيطيبُ لي تذوّقُ بيضةٍ الآن! » وكما تعلمون، بلاكي ضعيفٌ أمام البيضِ. وكلّما فكر فيه أكثرَ، ازداد جوعُه. فكر أكثرَ من مرةٍ في التوجّهِ إلى هناك مباشرةً والتأكدِ مما رآه، ولكنه لم يجرؤْ. فإذا ما كانت بيضةً، فلا بد أنها تخصُ أحدَهم، وربما كان الأفضلُ أن يعرفَ مَن صاحبُها. وفجأةً, انتفض بلاكي قائلاً: « لا ريبَ أنني أَحلمُ، لا يمكن أن توجدَ بيضةٌ في هذا الوقتِ من العامِ، أو في هذا العشِّ المهترئِ القديمِ! سوف أطيرُ من هنا وأنسى أمرَها »
Söylenerek düşündü: O, sadece kardan küçük bir kütle olmalıydı. Ama o, şüphesiz bir yumurta gibi görünüyordu. Ah! Yumurtayı tatmak beni şimdi ne kadar mutlu edecek! Bildiğiniz gibi, Bilaki, yumurtalara karşı zayıftır. Onu daha çok düşündükçe açlığı arttı. Oraya doğrudan yönelmek ve gördüğünden emin olmak için bir kereden daha çok düşündü, ama, cesaret edemedi. Eğer o bir yumurta ise, onlardan birine ait olmalı, galiba onun sahibinin kim olduğunu bilmesi daha iyiydi. Ve aniden, Bilaki söylenerek silkindi: 'Şüphesiz ben rüya görüyorum', yılın bu vaktinde veya eski, yıpranmış bu yuvada bir yumurta bulunamaz! Burdan uçacağım ve meseleyi unutacağım.

Sekizinci Paragrafın Tercümesi – ترجمة الفقرة الثامنة
طار بلاكي ولكنّه لم يستطعْ أن ينسى الأمرَ، بل ظلّ يفكّر فيه طوال اليومِ، وعندما ذهب إلى النومِ ِفي تلك الليلةِ قرر أن يُلقِيَ نظرةً أخرى على ذلك العشِّ القديمِ.

Bilaki uçtu, ancak meseleyi unutamadı, bilakis gün boyunca bunu düşünmeye devam etti, bu gece uyumaya gidince o eski yuvaya yeniden göz atmaya karar verdi.  

HAZIRLAYAN: BARIS KALAYCI
instagram: dersimizarapca
site: www.arapcamiz.blogspot.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder